Zevk meselesi: kimileri seyahatlerini alış-veriş yapmak için planlar, kimileri müzelerden çıkmaz, bazıları seyahat etmeyi tren garı gezmeleri ile özleştirir. Neden olmasın, Paris’i restoranları, kahveleri, barları geze geze tanımak.. Evet! Bir şehir, bir ülke, bir kültür koklayarak, tadarek, sindirerek de tanınabilir ve bu öteki tarzlara bir alternatif de olabilir. Zaten damak zevkini tanımadan bir ülkeyi bir kültürü tam olarak tanımış sayılmayız. insan hayatının önemli bir kısmı masada geçmekte. Üstüne üstlük dünyanın en sayılı ilk üç mutfağından birine sahip bir ülkeye gelmişken bu fırsatı değerlendirmemek hata olur. En azından, bu üç mutfaktan birine sahip bir ülkeden geliyoruz. Paris damak turizmi yapılabilecek ender şehirlerden biri dir. Fransa’nın değişik bölgelerinin yerel mutfaklarından örnekler bulabileceğiniz gibi, menünüze dünyanın öteki kıtalarının mutfaklarını da katabilirsiniz Özelikle asya mutfaklarını temsil edecek çok değerli restoranlar bulmak mümkün Paris’de.
Ekmek-peynir- şarap;bu üç temel gıda maddesini Avrupa’da yapmayı en iyi beceren ülkenin Fransa olduğunu söylemek kimseyi şaşırtmaz. Bu üç elemanın Fransa’da her çeşidini ve en kalitelisini bulacağınız şehir Paris ‘ dir. Paris’de menünüzü bu üç elemandan oluşturabileceğiniz, “ üç elemanın” çeşitlerini aynı anda tadabileceğiniz restoranlar bulmak mümkün. Akşam yemeği için özelikle tavsiye edilecek bir formul. Sabah kahvaltısında zeytin-peynir bulabileceğinizi sakın umut etmeyin. Kahvaltıda ayçöreği veya tereyağlı reçelli cıtır cıtır francala ekmek ile kahve veya sütlü-kahve bulacaksınız otelinizde. Yine de şunu belirtelim: Bizler için Fransız mutfağının en zayıf yeri sabah kahvaltısı.
La coupole, Paris’in en gözde birahanelerinden biri. Kaliteli servisi ve seçkin mutfağının yanında canlı havası özelikle çekici kılmakta bu yeri.
Paris’de yemek yenilebilecek değişik mekânlar vardır. Her sokak başında bulabileceğiniz mahalle cafe’lerinde her sabah taze ay çöreği ve reçelli ekmek bulacağınıza hiç şüpheniz olmasın. Bistro diye adlandırılan Türkiye’deki birahaneleri andıran, yemek saatlerinin dışında kahve olarak çalışan yerler genelikle öğle yemeklerinde dolup taşarlar. Bütün bistrolarda patates kızartmalı, yeşil salatalı biftek bulabilirsiniz. Bununla beraber, bu bistroların her birinin bir spesiyalitesi de vardır; çoğu da Fransa’nın yerel mutfaklarından birinde özelleşmiştir ve iç dekorları da ona uygun döşenmiştir. Sadece yemek saatleri içinde açılan, restaurant’lar içinde her zevke ve her keseye uygun olanı bulmak mümkün. Ama şüphesiz Fransız mutfağını tanımak istiyorsanız kesenin ağzını açmak gerekiyor. Bıstrolardan farklı olarak çeşit zenginliğinin dışında iç atmosfer daha sakin ve sessizdir. Buraları bistroların aksine alelâcele yemek yenebilecek yerler değildir.
Café’lerin, Bistroların, Restoranların sadece yemek yenip, içki içilen yerler olduğunu düşünmek şüphesiz hata olur. En büyük devrimlerin, en büyük söylevlerin burlarda hazırlandığını söylerseniz kimse size karşı çıkamaz. Bu Paris’de de böyle olmuştur. Paris’in ayakta kalan eski kahveleri evrensellikle kucaklaşan bu anılar ile doludur. Örneğin Jön Türklerin başı Ahmet Rıza hareketini Café Soufflot’dan idare ediyordu.
Laisser un commentaire